Günümüz şehirlerinin Sorunu: Çarpık Kentleşme
Çarpık kentleşme, şehirlerin herhangi bir denetim gücü olmadan ve plansız olarak rastgele ve her türlü planlamadan uzak bir biçimde büyümesidir. Türkiye'de İstanbul, İzmir, Ankara, Kayseri başta olmak üzere pek çok kentte karşılaşılan bu sorun, estetik ve güvenlik kaygısı gözetmeksizin inşa edilen binalar sonucu günbegün artarak devam ediyor. Çarpık kentleşme, sadece göze güzel gözükmemekle kalmıyor, aynı zamanda Türkiye gibi kimi bölgeleri yoğun miktarda yağış alan bir ülke için büyük tehditler oluşturuyor.
Çeşitli sektörlerdeki ekonomik faaliyetlerin yoğun olarak devam ettiği ülkemizde hızlı nüfus artışı, sağlıksız kentleşmeyi de beraberinde getirmekte. Bu durum sele duyarlı alanlarda ve özellikle de akarsu havzalarında nüfus ve sanayi yoğunluğunu arttırıyor. Bu yerleşim alanlarında yeni yollar açılıyor, arazi yapısı değişiyor, ormanlar tahrip ediliyor, dolayısıyla havzadaki denge bozulduğundan sel ve taşkın afetlerinin daha sık görülmesine neden oluyor.
Binalar inşa edilirken dere yatakları gibi etmenler gözardı edildiğinden dolayı yoğun yağışlı dönemlerde bu bölgelerde sel ihtimali artıyor, ve dere yatağı etrafındaki yerleşim yerleri büyük zararlar görüyor.
Planlı bir kentleşme sistemi ile bahsettiğimiz bu etmenler dikkate alınabilir, imar planları ve izinleri riskler gözetilerek verilebilir ve onlarca yaşam kurtarılabilir. Hangi şartlar altında olursa olsun Türkiye, hızlı ve çarpık bir biçimde artan nüfusun, yerleşme ihtiyacının karşılanabilmesi için, akarsuların özelliklerini göz önüne alarak, su yapılarını projelendirmek, güçlendirmek, ekonomik yönden akarsu havzalarını çok dikkatli bir biçimde değerlendirmek zorundadır. Bunun için bütün akarsu havzalarının sel ve taşkın karakterini belirlemek çok önemlidir.(1)
Çeşitli sektörlerdeki ekonomik faaliyetlerin yoğun olarak devam ettiği ülkemizde hızlı nüfus artışı, sağlıksız kentleşmeyi de beraberinde getirmekte. Bu durum sele duyarlı alanlarda ve özellikle de akarsu havzalarında nüfus ve sanayi yoğunluğunu arttırıyor. Bu yerleşim alanlarında yeni yollar açılıyor, arazi yapısı değişiyor, ormanlar tahrip ediliyor, dolayısıyla havzadaki denge bozulduğundan sel ve taşkın afetlerinin daha sık görülmesine neden oluyor.
Binalar inşa edilirken dere yatakları gibi etmenler gözardı edildiğinden dolayı yoğun yağışlı dönemlerde bu bölgelerde sel ihtimali artıyor, ve dere yatağı etrafındaki yerleşim yerleri büyük zararlar görüyor.
Planlı bir kentleşme sistemi ile bahsettiğimiz bu etmenler dikkate alınabilir, imar planları ve izinleri riskler gözetilerek verilebilir ve onlarca yaşam kurtarılabilir. Hangi şartlar altında olursa olsun Türkiye, hızlı ve çarpık bir biçimde artan nüfusun, yerleşme ihtiyacının karşılanabilmesi için, akarsuların özelliklerini göz önüne alarak, su yapılarını projelendirmek, güçlendirmek, ekonomik yönden akarsu havzalarını çok dikkatli bir biçimde değerlendirmek zorundadır. Bunun için bütün akarsu havzalarının sel ve taşkın karakterini belirlemek çok önemlidir.(1)
İstanbul'dan alışıldık bir görüntü